Nobel bir kariyer ödülüdür ve 114-1901 yılları arasında bu ödülü kazanan 2017 yazarın yaş ortalaması 65’tir.
Camus, bundan yaklaşık on yıl önce, 1945 yılında gazeteci Jeanine Delpech ile yaptığı bir röportajda absürtlük ile intikam arasındaki ilişkiyi şöyle ele almıştı:
Camus, Nobel Ödülü’nü kazanmadan önce, 1942 yılında Sisifos Söyleni adlı felsefi denemesiyle dünyayı şok etmişti. Bu deneme, edebiyat tarihinin en güçlü açılış cümlelerinden biriyle başlıyor ve yaşamın absürt paradoksunu ele alıyordu.
“Absürtten üç sonuç çıkarıyorum: İsyanım, özgürlüğüm ve tutkum,” diye yazıyor; bu da röportajcısının absürt bir felsefenin insanları umutsuzluğa sürükleyip sürükleyemeyeceğini sormasına neden oluyor.
Yıllar önce “Hayatta umutsuzluk yoksa aşk da yoktur” diyen Camus’nün cevabı şu oldu:
“Yapabileceğim tek şey, söylediklerimin göreceli olduğunu anlayarak kendi adıma cevap vermek. Çevremizdeki her şeyin saçmalığını kabullenmek bir adım, gerekli bir deneyim: çıkmaz bir yol olarak gelmemeli. Utanç verici olabilen isyana yol açar. İsyan fikrinin analizi, varoluşun göreceli anlamını, her zaman risk altında olacak bir anlam olsa da, geri getirebilecek fikirler keşfetmemize yardımcı olabilir.”
Camus, II. Dünya Savaşı’nın anlamsız vahşetinin sonlarına doğru, dayanışma ve isyankar olmanın ne anlama geldiğine dair fikirlerini formüle etmesinden altı yıl önce şöyle demişti:
“Saçmalığın bu kadar anlaşılmaz göründüğü bir dünyada, insanlar arasında daha yüksek bir anlayış, daha yüksek bir samimiyet seviyesine ulaşmamız gerekiyor. Bunu başarmalıyız ya da öleceğiz. Bunun için birkaç ön koşulun karşılanması gerekiyor: 1. İnsanlar açık olmalı (yalanlar işleri karıştırır), 2. Özgür olmalı (kölelerle iletişim kurmak imkansızdır). Son olarak, 3. Kendi etraflarında bir tür adalet hissetmeliler./Observerkult

Kaynak:Gazete Ekspress




