2023.11.13 11:22 Son Güncellenme: 1970.01.01 02:00 -
Mustafa ÖZDAL yazdı
Yazıma konu olan 49 yaşındaki vatandaş, yaşam dolu, çevresinde sevilen ve siyasette de aktif olan bir Bursalı.
Yaşamını kabusa çeviren hastalıkla geçen ay tanışır.
İlk durağı Bursa Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi olan hastanın, ultrason, tomografi, tahliller derken hastalığına teşhis konulur.
Böbreğindeki tümörün yanı sıra, kalbini çalıştıran toplardamarında da kitle vardır.
***
Hastanenin berbat fiziksel koşulları, hastabakıcıların ‘astığım astık kestiğim kestik’ tavırları, doktorların ilgisizliği nedeniyle kanaması ve acısı dindirilemeyen, moral motivasyonu da yükseltilemeyen hastaya, ameliyat kararı verilir.
Ancak heyet, ameliyata bir kalp cerrahının da eşlik etmesi gerektiğini söyler.
***
Kalp cerrahı profesörün karşısına çıkarılan hasta, hayatının şokunu yaşar:
“Sen sadece sağ böbreğini aldır. Toplardamardaki kitleyi temizlemek çok riskli. Yüzde 90 masada kalırsın.”
Yine de soğukkanlılığını korumaya çalışan hasta, “Hocam, peki kalbe kan gitmezse ne olacak?”
“Kalbe kan bir şekilde gider. Artık gittiği yere kadar!”
O an bu hastanede sağlığına kavuşamayacağını anlar hasta ancak çare de bulamaz.
Yeniden üroloji doktorlarına görünür ve kalp cerrahı profesörün söylediklerini aktarır.
Üroloji doktorları ise, sadece sağ böbreği almakla sağlığına kavuşamayacağını ve bu hastanedeki koşullar nedeniyle ameliyatı yapamayacağını hastaya iletip, Medicalpark’taki bir doktora yönlendirirler.
Yani derler ki, “koskoca araştırma ve eğitim hastanemizde senin ameliyatını yapacak ne ekip ne de ekipman var. Sen en iyisi özel hastaneye git.”
***
Hasta ve yakınları soluğu Medicalpark’ta, Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ndeki doktorlarınyönlendirdiği profesörün yanında alırlar.
Profesörün hastaya ilk sorusu ne olur biliyor musunuz?
“Ameliyatı karşılayacak maddi durumunuz var mı?”
“Elbette var, para sorun değil” yanıtını aldıktan sonra, kendisine gönderilen raporlara bakan profesör, çark eder:
“Bana telefonda söylenen durum ile raporlar örtüşmüyor. Bu çok riskli bir ameliyat. Ayrıca bu ameliyatı yapacak ekip ve ekipman da hastanede yok.”
***
Özel hastaneden de şifa bulamayan hasta, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin acil servisine gider.
Acil Servis’te serumlar ve ağrı kesicilerle ayakta durmaya çalışan hasta, çaresizce doktor bekler.
Az sonra gelen doktor, “Ameliyat şart ama sizi yatıramayız. 25 kişi sıra bekliyor yatış için. Sizi eve göndereceğiz. Bizden haber bekleyin” demez mi?
Birkaç gün içinde biri özel 3 hastane dolaşan hasta ve yakınlarının öfkesi artsa da çare aramaya devam ederler.
“Doktor bey, kanama devam ederken, siz bizi taburcu edeceksiniz. Olacak iş mi?”
Cevap: Acil bir şey olursa yine Acil Servis’e gelirsiniz.
***
Hasta artık kendisine bakılması için, ne kadar tanıdığı varsa arar.
Gecenin bir yarısı CHP Milletvekili Orhan Sarıbal ve CHP İl Başkanı Nihat Yeşiltaş, duruma el koyar. (Gerçi hastaya en seri şekilde yardım edecek kişi CHP Milletvekili ve Tıp Fakültesi eski Başhekimi Kayıhan Pala’dır ama Pala, durumla ilgileniyormuş gibi görünüp, ‘rüzgar’ yapmak dışında partilisi olan hastaya toplu iğne ucu kadar faydası dokunmaz. “Yok soru önergesi vereceğim, yok nasıl seni nasıl yatırmazlar, hesap soracağım” diyerek, o an hastanın stresini artırmak dışında başka bir şey yapmaz Kayıhan Pala.)
Orhan Sarıbal, Meclis’te Sağlık Bakanlığı yetkililerine ulaşıp, sabah 9’da hastaya randevu aldırır.
Ancak Tıp Fakültesi’ndeki uzman doktor da Acil Servis’teki doktordan farklı bir şey söylemez:
“Yatış için 25 kişi sıra bekliyor. Sizi taburcu edeceğiz. Gelecek hafta konsey toplanıyor. Konseyin vereceği karara göre hareket ederiz.”
***
Hastanın umutları tükenme noktasına gelmiştir ve son çare Bursa Şehir Hastanesi’dir onlar için.
Eve gitmemek için direnen hasta Bursa Şehir Hastanesi’nin yolunu tutar.
Burada Mehmet Usta isimli üroloji uzmanına tedavi olan hastaya hemen yatış verilir ve tedavisine başlanır.
Beş yıldızlı otel konforundaki odanın ve güler yüzlü personelin sıcak ilgisiyle moral bulan hastanın önce kanaması durdurulur.
Bu hastanede de heyet toplanır ve ameliyat kararı verilir.
Tabii hastaya masada kalma riskinin olduğu bildirilerek.
***
7 sağlıkçının katıldığı ve 7,5 saat süren ameliyat son derece başarılı geçmiştir.
Ve ölümün kıyısında dolaşan hasta, yeniden doğmuşçasına 2. baharını yaşıyordur bugünlerde.
***
Değerli okur, Bursa’daki 2 eğitim ve araştırma hastanesi ile 1 özel hastanede yaşanan rezaleti kısaca yazmaya çalıştım.
Yıkılan Yüksek İhtisas Hastanesi ile Şevket Yılmaz Hastanesi’nin birleştirilmesinin ne kadar büyük hata olduğu, okurlardan gelen sayısız şikayetlerden zaten biliyorduk.
Bu son hadise de Yüksek İhtisas Hastanesi’nin içler acısı durumunu gösteriyor.
Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde de durum farklı değil.
Allah korusun yolunuz oraya düşmeye görsün, bırakın orada yatmayı, ayakta tedavi için bile aylarca sıra beklemeniz gerekiyor.
Diğer yandan hastaları yolunacak kaz gibi gören para tuzağı özel hastanelerde bile paranızla bile şifa bulamayabiliyorsunuz.
***
Sözüm İl Sağlık Müdürü Orkun Yıldırım’a…
Eski İl Sağlık Müdürü Fevzi Yavuzyılmaz döneminde kamu hastaneleri son yılların en kötü dönemini yaşadı.
Gördüğümüz kadarıyla Şehir Hastanesi dışında, Bursa’da sağlık sistemi alarm vermeye devam ediyor.
Biraz hastaneleri dolaşın ve başta fiziksel koşullar olmak üzere olumsuz koşulları düzeltmek adına çaba gösterin.
Yoksa parası ve çevresi olmayanın, sağlam girip hasta çıktığı, belki de öldüğü kamu hastanelerinde yaşananların vebali sizindir.