tiviPORT

Duayen tarihçi Ortaylı’dan çarpıcı Bursa yazısı

2024.04.30 13:36 Son Güncellenme: 1970.01.01 02:00 -

Duayen tarihçi Ortaylı’dan çarpıcı Bursa yazısı

Duayen tarihçi İlber Ortaylı, Hürriyet gazetesindeki son makalesinde Bursa’yı yazdı. Ortaylı, “Yeşil Bursa!” başlıklı yazısında, 1960’larda gelen otomotiv endüstrisinin Bursa’nın geleceğini karattığını belirtiyor, 1963 yılında henüz lise ikinci sınıf öğrencisiyken gördüğü rüya şehir Bursa’dan eser kalmadığını söylüyor. “Derhal ani bir planlama yapılması gerekir” diyen Ortaylı, Bursa’yı yönetenlere çağrı yapıyor. “Suriçi Bursa’da ticaret ve sanayi tesislerinin kurulması son derece yanlıştır” diyen Ortaylı’nın yazısının tamamı şöyle: 

11 Eylül 1922’de Bursa şehri iki yıllık Yunan işgalinden kurtuldu. Bu işgal tıpkı İzmir gibi fakat daha gürültüsüzce tamamen İngiliz Yüksek Komiserliği’nin tertiplediği bir operasyondu ve İstanbul’un yanında Bursa’nın açıkta ve kontrolün dışında bırakılması onlar açısından uygun görülmemişti.

Mücadele uzun sürmüştür. Bursa’nın kurtuluşu bizde artık manasını yitiren birtakım yerlerin kurtuluşundan bahsetmekten epey farklıdır. Bursa, İstiklal Harbi’mizin önemli bir merkezidir. İstiklal Harbi’mizin merhum ve muhterem komutanları arasında Bursa-Antalya-İzmir hattı konusunda farklı mütalaalar ileri sürülmüştür. Anadolu’da birçok yerin kurtuluşundan sonra bu bölgeyi de zorlamanın bizi aşacağı ve başarısızlık söz konusu olduğu belirtilmiştir. Batı Anadolu hattının kurtulması ani ve “yıldırım harekâtı” denen harekât planlarıyla önplanda Mustafa Kemal Paşa’nın başarısıdır. Türkiye mareşali asıl bu safhada yeni Türkiye’nin dâhi bir komutanı ileri görüşlü insan olduğunu ispat etmiştir.

6 Nisan 1326’da Söğüt ve Bursa’yı başkent edinen küçük Osmanlı Devleti evvela, Koyunhisar Muharebesi (Bafeon) ile 1304’te bir kuvvet ve devlet olduğunu ispat etmiştir ve Batı Anadolu’da Bursa’nın etrafındaki birçok yeri ilhak etmeye başladıktan sonra Osman Gazi’nin tam ölümü anında Bursa’nın fethi Orhan Gazi tarafından tamamlanmıştır. Sultan Orhan sikkesi basılan ve Bursa gibi önemli bir merkezi fetheden ayrıca da Doğu Roma imparatorunun kızı Holofiera’yla Kantakouzenoslardan gelin getiren biridir. Bu ûnvan ortaçağlarda önemliydi. “Sultan” ûnvanını kullanmıştır ve ondan o şekilde bahsedilmiştir. Bu artık Türk İmparatorluğu’nun kuruluşunda ilk beylik (principote) devrinin kapanmasıdır. Bundan sonra tahtı devam ettirenler Hüdâvendigâr ûnvanlı I. Murad ve Yıldırım ûnvanlı I. Bayezid’dir.

İSTANBUL’UN KADERİNİ YAŞIYOR

Bursa her hâliyle Osmanlı mülküne intibak etmiştir ve mazideki kalıntılarına rağmen tipik bir Osmanlı şehri olarak ortaya çıkmıştır. Bereketli bir bölgedir. Bugün de öyledir. Mesela İnegöl’ün mobilyacıları bile neredeyse Çukurova kadar ihracat geliri getirmektedir. 1960’lardan itibaren acele bir kararla otomotiv sanayii oraya kuruldu. Bunda bölgeye yerleşen Tuna Boyu Türklerinin içinde mekanik ustaların bulunması başlıca rolü oynamıştır. Dokuma sanayii konusunda da önemli bir bölge. Ne var ki Bursa’nın geleceğini karartan da bu otomotiv endüstrisi oldu. Şehrin etrafında dünyanın en bereketli bahçeleri ve tarım alanları yutuldu. Aşırı nüfus artışı bugün Bursa’yı problemli şehir hâline getirmiştir. İstanbul’un kaderini yaşamaktadır.

1963 yılında henüz lise ikinci sınıf öğrencisiyken gördüğüm Bursa bir rüyaydı. Beni çarpmıştı. Ahalisinin zarafeti, ucuz otellerin bile sakız gibi temizliği yemeklerin çeşnisi, ister gündüz ister akşam vakti olsun yeşillik, yeşillik, yeşillik... O yeşilliğin içinde şehrin panoraması başka renk ve asaletti. Güneşli havalar kadar sisli havalarda da Bursa efsanevi şehirdi. Ecdadın niye burayı başkent, payitaht olarak seçtiği, fethi için Osman Gazi’nin neden bu kadar heyecanlandığını anlamamak mümkün değildi.

Bugün o şehrin yarattıklarından geçiniyoruz ama o yarattıklarımız bir yerde altın yumurtlayan tavuğu kesmek gibi. Derhâl ani bir planlama yapılması gerekir. Bunların başında isteyenin istediği yere bina kurmasını önlemek gelir. Hele devletin önceliği ile yapılan TOKİ yapıları gibi, fırlama binaların bu şehrin hem trafiğini hem manzarası hem havasını bozduğuna hiç şüphe yoktur.

Bursa’nın halkı kendine göre özellikleri olan bir halktı. Misafirperverdiler, yaşamayı bilirlerdi. Türkçeleri 14. asırdan beri kalan deyimleri bile içerirdi. Bugün bundan bahsetmek mümkün değil tıpkı İstanbul’un nüfusu ve âdetleriyle gelen kalabalıkların içinde erimesi gibi Bursa da aynı akıbete uğramıştır. Şehrin sanayinin kaydırılması pekâlâ Anadolu’nun başka bir yerlerinde kurulabilecek tesislerin oralara nakledilmesi kaçınılmazdır. Hele suriçi Bursa’da ticaret ve sanayi tesislerinin kurulması son derece yanlıştır. Buralarda ancak eczane, gıda satış mağazası gibi acil ticarethaneler kurulabilir. Büyük şirket yönetimlerinin bile yer değiştirmesi gerekir.

DİKKATİNİZİ ÇEKTİ Mİ

Bursa sanayi merkezidir. Bu sanayiinin içinde sırf otomotiv değil tekstil de yer alıyor ama şehir içinde bu ürünlerden ve zenginliklerden yaratılan bir moda ve hususi marka teşkil eden mağazaların görülmemesi acaba dikkatimizi çekmiyor mu? Böyle bir şehrin tüketiminin şehrin içinde muhafaza edilmesi hatta etrafı çekmesi gerekirken birtakım alışveriş ve tüketimde İstanbul’un tercih edilmesi bizi rahatsız etmiyor mu? Önemli tüketim sanayiinde tek gelişme 1970’lerden beri İnegöl’ün beynelmilel bir mobilya sanayii merkezi hâline dönüşmesidir.

Bursa 15. asırdan beri beynelmilel bir ticaret merkezidir. Sicillere baktığınız zaman Rus sözü o devirde Ukraynalı demektir, çünkü öbürü Moskov diye geçer, Lelhi (Polonya), Nemçeli (Cenevizli, Venedikli) tüccarlardan bahsedilir. Şehrin nüfusu her dinden insanı barındırır. Hatta İstanbul’un fethinden sonra Ermeni Metropoliti Hovakin Fatih tarafından İstanbul’a celbedildi ve Ermeni milletinin millet başı (etnah ve patrik) olarak tayin edildi. 19. yüzyılda önemli valiler gördü. Başka Ahmed Refik Paşa, sonra Mehmed Ziyaeddin Bey gibileri...

https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ilber-ortayli/yesil-bursa-42452798